9.01.2020

Başıboş Kelimelerin Hazzı

     Anlamsız bir şekilde oturuyordu saatlerdir. Artık bu anlamsızlık tak etmişti canına.

    Evleri bahçeliydi , bu hayatta var olan tek artısıydı . Kafasına esince kendisini atabildiği, bu adeta cennetten kopup gelen bahçeyi hayatından çıkartırsa elinde   tutunabileceği hiçbir şey kalmıyordu . Bu gece artık yaşam savaşı vermenin yorgunluğu iyice  ağır basmıştı. Eften püften artırdıklarıyla aldığı bir radyosu vardı. İyi ki vardı. İlk önce düzgün(!) bir kanal aradı .Blues ve Jazz her zaman ilgisini çekmişti . Bir kanal buldu. Blues çalıyorlardı . Sonra bir anda irkildi , içeriye olanca hızıyla koştu . Birazdan savaş başlayacaktı ve cephanelerini evde bırakmıştı . Bir sanat eseri edasıyla özenerek sardığı sigaraları kaptı masanın üzerinden . Dışarı çıkmadan kapının yanındaki sandalyede asılı duran hırkayı almayı ihmal etmedi . Hemen geçirdi sırtına çelik bir yelek edasıyla. Sandalyeye oturdu. Ina Forsman çalıyordu savaş   borusunu . Dikkatsizliğe yer yoktu bu gece . İlk mermiyi usulca sürdü namluya . Çakmağın alevi aydınlattı her yeri ben de buradayım dercesine . Keşke insanlarda da bu özellik olsaydı , onca hengamenin , yaşam savaşının ortasında ben de buradayım dercesine alevler içerisinde varlığını belli edebilseydi... Derin bir nefes çekti sanat eserinden. Savaş başlamıştı.   

             

Hiç beklemediği yerden geldi ilk hamle . Zihninde yankılandı soru : 

- Şu an niçin buradaydı ? Neden bütün bu zulme , uygulanan psikolojik yıpratma çabasına karşı çıkmıyordu?

İlk önce şartlardan yakındı . Mecbur hissediyordu kendisini , sorumlu olduğu insanlar vardı . Hayata okkalı bir küfür salladı . Sonra kendi karakterini daha güçlü bir yapıda oluşturamadığı için kendisini suçladı . Skor tabelasında geriye düşmüş ilk mermiyi yemişti.

Çok geçmeden ikinci hamle geldi . Peki amacı neydi? Kocaman bir soru işareti de vardı üstelik cümlenin sonunda. Yani pek bir amacı yoktu . Yaşıyordu işte . Yaşamak için amaç şart mıydı? Üstelik onun gibi yaşayan bir sürü insan vardı. Aniden zihnindeki ses boğucu donuk sesiyle sahneye çıktı :

- Bir eylemi herkesin yapması , o eylemi meşru kılmaz!

    O da biliyordu bunu . Hatta bunu düşünerek kurmuştu cümleyi . Onu denemişti . Eğer tepki vermeseydi skoru eşitleme şansı doğacaktı. Gerçek fikirlerinden devam etti , bu konuda daha önceleri çok düşünmüştü. Amaçtan ziyade amaca ulaşmak için yürüdüğü daha doğrusu süründüğü bu engebeli yolu sevdiğine kanaat getirmişti. Peki o zaman neden bir amaç   belirleyip sevdiği , zevk aldığı mücadeleyi vermek yerine kapana kısılmış fare rolünü   oynuyordu? 

Skor tabelası güncellendi , her hamlede geriye düşüyordu. Ruhunda balyoz etkisi yaratan bu darbelere daha ne kadar dayanabilirdi ? Dayanmalı mıydı peki ?

Gecenin sessizliğini eşsiz saksafona eşlik eden, sigaradan derin bir nefes  alınması sonucu ortaya çıkan yanış sesi bozdu.

Üçüncü hamle gecikmedi . Ondan kurtulamıyordu , peki neden onu kabullenmeyi denemiyordu ? Karmaşanın hayatına çok yoğun bir şekilde hakim olduğu zamanlarda simsiyah boyanmış büyük bir tuval üzerindeki beyaz bir nokta kadar dikkatini çekecek şekilde fikir beyanında bulunuyordu. Sonrasında toparlamaya çalıştığı enkaz eski harabe haline geri dönüyordu.

Buna direnmesi imkansızdı ! Zor yoldan öğrendi fakat öğrendi. Önemli olan da buydu.

Utanıyordu kendinden ki aniden bu utanç yerini hissizliğe bıraktı. "Kendimi ben yaratmadığıma göre hem gururlanacak hem de utanacak neyim var elimde ?" diye geçirdi aklından. Kendisine nötr davranılmasına alışıktı , peki o bu şekilde davranabilecek miydi hayata karşı?

Hissizliği ile birlikte hiçliğin içinde varoluşunun şerefine bir sigara daha yaktı . Onunla boğuşmaya çalışmamalıydı . Yenileceğini bile bile bir insan niçin savaşa girerdi ?

Mağlubiyetini şerefli bir şekilde kabullendi. Her mağlubiyet kötü olamaz diye geçirdi içinden ve istemeden de olsa teslim etti ruhunu geceye. Artık meydan okumadan önce elinin sağlam olduğuna emin olmalıydı . Ânın büyüsüne kapıldı . Güneş'e kendini kanıtlamak istercesine ışıldayan Ay , etraftaki bir türlü görmeyi başaramadığı baykuşların tok sesi ,  keskin bir , çiğden ıslanmış çimen ve toprak kokusu, sanki huzursuzluğu bir nebze olsun azalmıştı. Uzun zamandır hissedemediği bir noktadaydı . 

Geceyi ise ruhunda başlattığı devrimin hazzını duyumsayarak sonlandırdı.

                     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder