4.16.2020

Hiç Sanmıyorum...


  • Okumaya başlamadan önce sizden bir ricam var. The Cranberries'ten Dying In The Sun parçasını açar mısınız? 

Yine anlamsız, kocaman, uçsuz bucaksız ve dipsiz bir zihinle günün ağarmasını bekliyorum. Doğan güneşin yeni umutları heyecanları da beraberinde getirmesini bekliyorum. Pek tabii öyle bir şey olmayacak. Bunun bilincindeyim. Sanki bir idam mahkumuyum. Hakkımda infaz kararı verilmiş. Tarih kesinleşmemiş. Karar kesin olsa bile bir umutla idam kararının askıya alınmasını bekliyorum. Benim suçum ne biliyor musunuz? Dünyaya gelmek. Nefes alamıyorum. Nefes almaya çalıştığım her sefer biraz daha boğuluyorum.
Bu gün bir kabulleniş ritüeli gerçekleşti zihnimde. Şu zamana kadar hep hayatımın bir anlamı olduğunu düşündüm. Çok iyi yapabildiğim bir şey var onu bulacağım ve kendimi ulaşabileceğim maksimum seviyeye ulaşana kadar geliştirip varoluş amacımı gerçekleştireceğim böylelikle mutlak huzura da erişmiş olacağım yalanı ile kandırıp durdum. Artık biliyorum. İcra etmekten zevk aldığım ve aynı zamanda beni maddi olarak sınırda da olsa yaşatabilecek hiçbir şey yok. Bir yeteneğim de yok. Artık bir beklentim de yok. Kendimi sanki bir binanın 15. katından aşağıya bırakıyormuşçasına bırakıyorum hayata. Eğer zemine ulaştığımda hala sağ kalmış olursam hayatımın eskisi gibi olmayacağını umuyorum. Acaba 15. kattan aşağıya süzülüp hayatta kalan kimse var mıdır? Araştıracağım. 
Eskiden, zaman zaman içimdeki kor alevleniyordu . Bu alev bana direnç ve güç veriyordu ancak artık kış geldi ve sanki içimdeki her şey inanılmaz bir şekilde dondu. Donukluk hissi hiç bir işe yaramadığı gibi bir de zihnimi yiyip bitiriyor. Birisi yardım eli uzatabilir mi bana? Çekip çıkarabilir mi beni bu bataklıktan? 

                       Hiç Sanmıyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder